İnsan türü üç boyutlu zamanda ve  üç boyutlu uzamda yaşar. Zaman ve uzam algısı bir bütündür, bir gerçekliğin iki yüzüdür. Zaman boyutunda insanın bir şimdisi, bir geçmişi ve bir geleceği vardır. İnsan aynı zamanda uzamdadır. 

O somut varlığıyla buradayken bilinciyle başka yerde olabilir. İnsan zamanda ve uzamdadır, o hem zamandır hem uzamdır: bilinçli her varlık uzam-zaman derinliğinde etkindir.

Bilinç ve farkındalık insanı insan yapan tek gerçektir

Yetkin bilinç zamana ve uzama tam olarak yerleşmiştir. İnsan bu ikili üç boyutlulukta kendini ve dünyayı anlar tanır ve yorumlar. Bu yüzden yetkin insan basit bir gözlemciden daha çok bir şeydir: kurucudur hatta yapıcıdır.

Coğrafya kader midir yoksa bizim insanımız  daha çok geçmişe eğilimli midir? Bu eğilim yetersiz bilinçte artar ve duygusallıkla sarılır: bu yüzden yetersiz bilinç doğrudan çok yanlışa yatkındır. İnsan o durumda kolayca anılara bağlanır. Anılar bilincin en değişken en yanıltıcı ögeleridir, işleri güçleri bizi aldatmaktır. 

Sağlıklı bilinç geçmişe takılıp kalmaz: o her zaman her yerde gereklinin izini sürer, özel olarak geleceğe bağlanır, olması gerekeni kollar. Sağlıklı bilincin geçmişe yönelişi daha çok güçlü bir geleceğe adanmışlık adınadır. Geçmiş bir çöplük değildir. Yaşanmış deney önemlidir.

Peki! Kuralları yazısız olarak nesilden nesile aktarılmış ahlaki değerlerimiz, bilincimizin doğru ve yanlışı ayırt etmesi nedir? 
İnsan ahlakı öncelikle başkalarına saygıyı temel alan, geçmişi ve geleceği bir bütün olarak gören, insanlığın geleceğini dert edinen ve kendini insanlığın geleceğine adamış insanın ahlakıdır. Hepimiz geleceğe dünden ve bugünden değerler taşımak zorundayız.
Yarını olmak güzel şey…   
Yarını olan, nefesi olan, geleceği olan bir dünyaya geçmişten yaşadığımız kötü tecrübeleri ders niteliğinde aktarıp doğruyu, iyiliği ve olması gerekeni liyakat esasları doğrultusunda yapmak dileğiyle...
Güzel haftalar ve güzel yarınlar olsun hepimiz için.