Çok istediğiniz halde elde edemediğiniz bir şeylerin sizin olmasını istiyorsanız, önce size faydası olmayan hatta size zarar veren durumları gözden geçirmenizi öneririm.

İstediklerinizin hayatınıza girebilmesi için bir şeyleri bırakmanız gerekebilir.

Evren boşluğu sevmez ancak konumlandırdığınız alan doluysa da olduğu gibi bırakır ya da orada bir karmaşa yaratır.

Diyelim ki; salonunuza yeni bir koltuk takımı alacaksınız. Fakat eski koltuklarınız hala salonda duruyor.  Yeni koltukları oraya sığdırabilir misiniz?

Hadi sığdırdınız diyelim, eğdiniz, büktünüz, evirdiniz, çevirdiniz velhasıl düzensiz, karışık bir şekilde sığdırdınız. O salonda, bu karmaşada oturmak ne kadar zevkli olabilir? Hâlbuki yepyeni bir koltuk takımı almıştınız.

Eski koltuk takımınız, belki uzun yıllar boyunca size hizmet etti, belki çok yüksek bir fiyata almıştınız, belki anısı vardı, belki belki belki.

Bizlere çok fazla faydası olsa dahi, öyle anlar gelir ki bazı şeylerin artık yanımızda kalması bize zarar veriyordur. Vakitlice, üzülmeden, yıpranmadan, güzellikle hayatımızdan yollayabilmeyi, sıkı sıkıya tutunduklarımızı bırakabilmeyi başarmalıyız.

Bu durumu, ‘’bırakabilme eylemini’’, hayatımızın birçok alanında olduğu gibi ikili ilişkilerde de pek başarabildiğimiz söylenemez. Fakat o kadar da zor olmasa gerek. En azından denenebilir.

Bitmiş belki de hiç başlayamamış bir ilişki, ilişki değildir ki zaten. 

İnsan ilişkilerinde, birlikte bir şeyler yapabilmek için çoğu zaman ortak paydalarda buluşabilmek gerekir. İş arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, komşuluk ilişkileri, akraba, eş-dost. Kısaca kurduğumuz ilişkilerde ilk şart bir şekilde paylaşım yapabilip yapamadığımızdır.

Duygu bağı kurmadığımız ilişkiler, sığdır. Bir şekilde iletişim halinde olmak zorunda kaldığımız insanlarla genelde sığ ilişki içerisindeyizdir ve genelde bu durumu bilinçli olarak idare edebiliriz.

Ancak duygu bağı kurduğumuzu düşündüğümüz insanlara karşı bu kadar net olamıyoruz maalesef. Onlara karşı da bu kadar bilinçli davranabilseydik ne de güzel olurdu.

Aslında, bizleri sevmeye hazır olmayan insanları serbest bırakmalıyız. Onlara sevgimizi vermeyi bırakabilmeliyiz. Varlığımızı kabul etmeyen, varlığımıza önem vermeyen insanlar bizleri görmüyorlar demektir. Onlara görünür olmaya çabalamayı bırakabilmeliyiz.

Zamanınızı harcadığınız kişiler tarafından ince bir şekilde dışlanmadan, ince bir şekilde aşağılanmadan, unutulup veya kolaylıkla görmezden gelinmeden içinde bulunduğunuz, ilişki sandığınız durumdan çıkabilmelisiniz. Aksi takdirde onlara ilginizi, sevginizi ve tüm enerjinizi sunmaya devam ederseniz kendinize hiç de iyilik yapmazsınız.

Sizi bir dinlence, ikinci plan seçeneği, boş anını dolduracak herhangi bir kişi veya duygusal iyileşme stratejisi olarak kullanan insanların alanında ne kadar kısa kalırsanız, sizin için en doğru olan budur.

Birini sevmeyi bırakırsanız aşk sandığınız ‘gerçek olmayan aşkı’ bitirmiş olursunuz. Bu daha iyi olmaz mı? Zaten yoktu ki.

Ya da aramayı, mesaj atmayı bırakmayı deneyebilirsiniz. Bir bakalım bakalım. Aranacak mısınız acaba? Denediğinizde ilişki bitebilir. E bitsin o zaman, zaten yokmuş ki.

BUNLARI DENERSENİZ, BU İLİŞKİYİ SİZİN MAHVETTİĞİNİZ ANLAMINA GELMEZ.

 ‘Ben’ demeyi öğrenebilmelisiniz, sağlıklı bir şekilde ‘ben’ demeyi öğrenemeyen’ biz’ demeyi öğrenemez. ‘Biz’ olmadığında da ilişki olamaz. Sağlıklı bir şekilde ‘ben’ diyemiyorsanız, hissettiğinizi düşündüğünüz şey ‘aşk’ değil ‘bağımlılıktır’.

Belki bu ‘ilişki sandığınız’ duruma çok fazla emek harcadınız, belki ‘sadece’ sizin anılarınız var. Olaylar bizler anlam yüklediğimiz zaman olay halini alırlar. Yüklediğiniz anlam sizin anlamınız, verdiğiniz değer sizin değeriniz, sunduğunuz sevgi sizin içinizde olan, size ait olan sevgi. Her şey sizin içinizde.  Kendinize ve sizden olan her şeye sahip çıkın.

Eğer denemezseniz,  sizi istemeyen, size değer vermeyen, sizi gerçekten sevmeyen insanlara, ha bire bir şans daha verdiğiniz anlamına gelir. Her verdiğinizde ondan size gelen ise sadece, sizi yoran, sizi üzen, sizi yıpratan, duygu karmaşaları içinde hep sizden giden şeylerdir.

Olmayanı oldurmaya çalışırken yitirdiklerinizi bir düşünün.  Bırakın gitsin, sizin olan size gelecektir. Hak ettiğiniz değeri verecek olan insan bu dünyada elbette var. Oralarda bir yerlerde, belki de en yakınınızda. Ama siz o özel yeri, o güzel sevgi dolu yüreğinizi, size değer vermeyen, sizi üzen, yıpratan, aşağılayan, hallerden hallere girmenize sebep olan değmeyecek bir kişiye ayırdığınız sürece, orası dolu kalacak ve dolayısıyla yeni bir kişiye kapılarınızı açamayacaksınız.

Aman diyim,  bir de orası dolu iken o kapıları açmayı bırakın, aralamaya dahi kalkarsanız işte o zaman o yeni kişi ile o karmaşanın içinde nasıl da hallerden hallere girersiniz, hiç dillendirmeyeyim orayı.

Kendinize ve değerlerinize sahip çıkıp, artık size ve duygularınıza hizmet etmeyen tüm fazlalıklarınızı kolaylıkla bırakabilmeniz dileğiyle…