İnsan acaba karamsar olduğu için mi sürekli olumsuzluklarla karşılaşıyor, yoksa sürekli olumsuzluklarla karşılaştığı için mi karamsar?

Yaşamımıza şekil veren güç, düşüncelerimizdir. Duygularımızın bir adım öncesine gidersek, orada bu duyguları yaratan düşüncelerimizle karşı karşıya geliriz.

İnsan beyninden günde yaklaşık 60.000 düşünce kalpten de 40.000 duygu geçer. Bu düşüncelerimiz ne hakkındaysa, hissettiğimiz duyguyla hayatımız da ona göre şekillenir. Kalbin bizleri yönetme gücü beyinden daha kuvvetidir. Çünkü insan genellikle duygularıyla hareket eden bir canlıdır.

EVRENDE HER ŞEY TİTREŞİMLERDEN OLUŞUR

Evrende her şey titreşimlerden oluşur. Düşüncelerimizin ürünü olan duygularımız da değişik oktavlardaki titreşimlerden oluşuyor. Nefret, intikam, kıskançlık, öfke, kızgınlık gibi olumsuz duygular, düşük titreşimli ve ruhsal enerjiyi bloke edici nitelik taşırlar. Dolayısıyla bu duyguların egemen olduğu kişiler, karamsarlık ve aşağılık kompleksinden kurtulamazlar.

Bu kişiler, etraflarına yaydıkları manyetik alanın frekansına eşdeğerde duygu titreşimlerine sahip insanları ve koşulları kendilerine çekerler. Yaydıkları enerji boyutu değişmediği sürece de bu durum bir kısır döngüye dönüşerek, hayatları boyunca sanki böyle yaşamak durumundaymışlar gibi bir hal alır. Ve artık hayata düşmanca bakmaya başlarlar, olayları sadece ‘’haksızlık, talihsizlik" olarak nitelerler.

Aslında bu bir ‘’haksızlık ya da talihsizlik’’ değil, karamsar olunduğu ve negatif düşünce tarzıyla hareket edildiği için sürekli olumsuzluklarla karşılaşılabilme durumudur.

UNUTMAYALIM Kİ, KAFAMIZDA EN ÇOK NEYİ DÜŞÜNÜRSEK, HAYATIMIZDA DA ONU ÇOĞALTIRIZ.

Ayrıca, beynin en tehlikeli yanı “ters çaba” kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, korktuğunuzu başınıza getirirsiniz. Kişinin odaklandığı hedef olumluymuş gibi görünse de beyin korkulan tarafını yani olumsuz olanı alır ve bunu gerçekleştirmek için çalışır. Bu durumda genellikle bilincimiz ve bilinçaltımız çatışma içindedir ve çoğu zaman bilinçaltı kazanır. Bilinçaltı, bizim koruyucumuzdur ve nadiren mantıklıdır. Fransız psikolog Emile Coue, “Hayal gücü ve irade gücü çatışırsa, istisnasız her zaman kazanan hayal gücüdür” ifadesinde ters çaba yasasını çok güzel özetlemiştir.

Mesela topluluk önünde konuşma yaparken “acaba heyecanlanır mıyım?” diye düşünürseniz, heyecanlanırsınız. Beyin, bunu düşünmüştü fakat heyecan kalbe ait bir duygu. Başınıza gelecek en kötü şeye değil, başınıza gelmesini istediğiniz en iyi şeye odaklanmaya çalışın. En çok neyi düşünürseniz, onu hayatınızda çoğaltırsınız.

HER İNSANIN BELLİ BİR ENERJİ DÜZEYİ VAR

Sizinle aynı düşünmeyen insanlara kızmayın. Olup biteni nasıl görmüyorlar diye öfkelenmeyin. Her insanın belli bir enerji düzeyi var ve her insan ancak bu seviyeye uygun bilgilerle hissettikleri enerjiye uygun yaşam tarzına ulaşabilir.

"Kimi insan odaya girdiğinde odayı aydınlatır, kimi insan da çıktığında." Hepimiz bu sözün doğruluğunu defalarca yaşamışızdır.

Hani bazı insanlar vardır. Onlarla ilk kez karşılaşmamıza rağmen ilk anda kendilerinden hoşlandığımız, bulundukları ortama neşe, canlılık, sıcaklık getiren, çevresindekileri rahatlatan insanlar. Bu tip insanların yanında kendimizi rahat hissederiz, maske takmaya ve savunmada olmaya gerek duymayız. Bu insanlar yaşama dostça bakarak, yaşam serüveninden çocukça bir neşeyle haz alan insanlardır. Hareketleri tıpkı bir çocuk gibi rahat ve doğaldır. Çevrelerine yaydıkları enerji güçlüdür. Enerji yayılan bir şey olduğu için bizler de bu tarz insanların yanında kendimizi huzurlu ve mutlu hissederiz. Kendileri içinse bu insanların en büyük avantajı olumlu bakış açılarıdır. Dolayısıyla karamsarlık duymazlar.

Hayata her daim, olumlu ve dostça bakıp girdiğimiz odaları aydınlatabilme dileğiyle…